Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yaygın olarak meraya dayalı bir üretim şekli olarak görülse de, dünya genelinde entansif, yarı-entansif ve ekstansif üretim sistemleri kullanılmaktadır.
Özellikle kuzu besisinin yaygın olduğu bölgelerde entansif yetiştiricilik yapılmaktadır.
Türkiye ise geniş mera alanları, ekolojisi, topoğrafik yapısı, sosyo-ekonomik ve sosyokültürel özellikleri nedeniyle küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için uygun bir coğrafyaya sahiptir.
Anadolu’da tarihi süreç içerisinde bu yetiştiricilik alanı çok önemli bir yere sahip olmuş hem yetiştiricisine hem de ülke ekonomisine önemli katkılar sunmuştur.
Bu nedenle ülkemizde entansif yetiştiricilik fazla yaygın değildir.
Bunun yerine genel olarak meraya dayalı olarak yapılmaktadır.
İklim ve mera durumu bakımından koyun yetiştiricisinin tercih ettiği ırklar bölgelere göre değişmektedir.
İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ve Akdeniz bölgesinde yağlı kuyruklu yerel koyun ırklarının yetiştiriciliği yaygın iken, Karadeniz, Ege ve Marmara bölgesinde yağsız ince kuyruklu koyun ırkları tercih edilmektedir.
Ancak tüm bölgelerde diğer koyun ırklarını tercih eden ya da kültür ırkları ile çeşitli melezleme denemeleri yapan yetiştiriciler de bulunmaktadır.
Keçi yetiştiriciliğinde ise hâkim olan ırk Kıl keçisidir.
Bunun yanında Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgelerinde sahile yakın olan ve bakım ve besleme koşulları iyi olan işletmelerde süt verim yönlü keçi ırklarının yayılmaya başladığı görülmektedir.
Koyun-keçi yetiştiriciliğinde, işletmenin ekonomik ve sürdürülebilir olabilmesi için, yetiştiricilik yönünün (damızlık, et, süt, yapağı) ve bu yetiştiriciliği gerçekleştirecek olan ırkın iyi tespit edilmesi gerekir.
Türkiye’de koyun ve keçi yetiştiriciliği, birkaç baş hayvandan bin baş ve üzerinde hayvan sayısına kadar değişen sınırlarda gerçekleştirilmektedir.
Dolayısıyla ülkemizde yetiştiricilik biçimi olarak sabit (yerleşik) tipteki yetiştiricilikten, göçer yetiştiriciliğe kadar farklı uygulamaları görmek mümkündür.