Türkiye florasında tür sayısı: 1 tür (Atropa belladonna)
Kuzey bölgelerinde, Adana ve Hatay illerinde doğal yayılış gösterir.
Kültür türü: Atropa belladonna L. (Güzelavrat otu)
Bitkisel Özelliği:
Atropa (2n = 72), çok yıllık ve otsu yapıda bir alkaloit bitkisidir. İyi gelişmiş bir kök sistemine, oldukça fazla dallanan, iki metre ve hatta daha fazla boylanan bir gövdeye sahiptir. Sap üzerinde almaşık olarak dizilen yaprakları kısa saplı ve eliptik-oval şekillidir. Yaprak koltuklarından tek veya çift olarak çan şeklinde çiçekler açar. Her bir çiçek beş parçalı olup mor renklerde taç yapraklara sahiptir. Meyvesi 1 cm çapında ve kiraz şeklinde olup, parlak koyu mor renktedir.
(A. belladonna var. lutea’nın çiçekleri ve meyveleri sarı renktedir.)
Ticari olarak kullanılan organları: Yaprak (Folia Belladonnae)
•Temel alkaloit bileşenleri: Atropin, skopolamin, hiyosiyamin ve belladonin gibi tropan alkaloitleri.
Varyabiliteler:
Atropa bitkisinin olgun meyveleri ve yeşil yaprakları, alkaloitler bakımından oldukça zengindir. Atropa yapraklarında çiçeklenme öncesinde %0,3; çiçeklenme başlangıcında %0,6; tam çiçeklenmede %0,3 ve meyve bağlama döneminde %0,5 oranında alkaloit bulunduğu tespit edilmiştir (Kaya, 1981).
Atropa’dan 3’er saat arayla alınan yaprak örneklerinde, en yüksek alkaloit oranı sabah saat 08.00’de (%0,48); en düşük alkaloit oranı ise saat 17.00’de (%0,34) bulunmuştur (Ceylan vd,. 1979).
Atropa bitkisinde tropan alkaloitleri, alt (yaşlı) yapraklardan üst (genç) yapraklara doğru artmaktadır (Ceylan vd., 1977).
Düşük rakımlarda yetiştirilen Atropa bitkilerinin alkaloit içeriği, yüksek rakımlarda yetiştirilenlere göre daha yüksektir (Kirişçi ve Özgüven, 1993).
Tıbbi değeri ve ticari kullanım alanları:
Atropa’nın drog olarak en değerli organı yapraklarıdır. Atropa yapraklarının toplam alkaloit içeriği %0,3–0,6 arasında değişir.
Tıbbi olarak en değerli etkin maddeleri; atropin, skopolamin, hiyosiyamin ve belladonin gibi tropan alkaloitleridir.
Atropin, parasempatik olarak ter ve tükürük bezlerinin salgısını bloke eder. Bu nedenle, anestezi öncesi üst solunum yollarında salgı azaltmak amacıyla faydalanılır.
Ayrıca, organofosfat insektisitleri ve sinir gazı zehirlenmelerinde panzehir (antidot) olarak yararlanılır.
Atropin, eczacılıkta göz bebeği büyütücü, spazm çözücü, yatıştırıcı ve ağrı dindirici ilaçların üretiminde kullanılır.
Atropin ve skopolamin tablet şeklinde oral yoldan alınır. Ayrıca toz, tentür, ekstre ve plaster gibi galenik preparatları da vardır.
Atropin’in neden olduğu zehirlenmeler antikolinerjik sendroma yol açabilmekte; yeşil aksamı veya meyveleri aşırı tüketildiğinde koma ve hatta ölümle sonuçlanabilen ciddi klinik sonuçlar doğurmaktadır.
Bazen sebze bahçelerinde kültür bitkisi (ör. ıspanak) ile birlikte fark edilmeden toplanıp tüketildiğinde, tropan alkaloitleri (TA) nedeniyle zehirlenme vakaları ile karşılaşılmaktadır. Ekolojik isteği:
Atropa, Güney ve Batı Avrupa’dan Ön Asya’ya kadar uzanan bölgelerde, 1500 m rakıma kadar özellikle de koru ve orman açıklıklarında doğal olarak yetişir. Ilıman, nemli ve yağışlı bölgelere çok iyi uyum sağlamıştır. Ancak sıcak ve güneşli havalar alkaloit içeriğini artırır. Hafif bünyeli, tınlı, kireççe zengin, organik maddesi fazla ve suyun yeterli bulunduğu topraklarda çok iyi yetişir.
Atropa Yetiştiriciliği:
Atropa’nın başlıca çoğaltım materyali tohumlarıdır. Olgun meyvelerinden elde edilen böbrek şeklindeki koyu gri tohumlar (1000 tane ağırlığı yaklaşık 1 g), kurutulduktan sonra doğrudan tarlaya ekilebilir. Ancak çimlenmeyi engelleyici ve geciktirici hormonların varlığı nedeniyle tohumlarının canlılık ve çimlenme oranı düşük, çıkış süresi (4–6 hafta) uzundur. Bu nedenle, tohumlarından elde edilen fideler nisan veya mayıs aylarında 60x45 cm sıklıkta tarlaya dikilir.
Su ihtiyacı fazla olduğundan sıcak ve kurak mevsimlerde sulanır. Atropa’nın en önemli besin elementi azottur. Yetişme süresince ihtiyaç duyulan azotun yarısı dikimden önce alt gübre olarak, diğer yarısı ise biçimlerden sonra üst gübre olarak verilir. Ege Bölgesi koşullarında yapılan araştırmalar, azotlu gübrelemenin Atropa verimini artırdığını ve en yüksek verimin 15 kg/da N dozunda alındığını göstermiştir. Atropa’nın en önemli hastalığı Phytophthora erythroseptica etmeninin neden olduğu kök çürüklüğüdür.
Biçim ve Kurutma:
Çok yıllık bir bitki olan Atropa’dan kültür koşullarında ekonomik olarak 3 yıl kadar faydalanılır. İkinci yıldan itibaren, iklim ve toprak koşulları ile yetiştirme şartlarına bağlı olarak yılda 3 veya 4 defa biçilir. Atropa için en uygun biçim zamanı, birim alandan en yüksek drog yaprak ve alkaloit veriminin elde edildiği çiçeklenme başıdır. Atropa, haziran ayından eylül ayına kadar çiçeklenmesine devam eder. Çiçeklenme başladığında, sabah erken saatlerde, toprak yüzeyinden 20–30 cm yukarısından biçilerek hasat edilir. Biçilen bitkilerin yaprakları saplarından ayrılır ve bekletilmeden gölgede katlı raflar üzerinde veya kurutma dolaplarında (50–60 °C’de) kurutulur. Kurutulan yapraklar %70–80 oranında ağırlık kaybeder. Atropa’nın kökleri de çok değerlidir. Kökleri, üçüncü veya en geç dördüncü yıl sonunda (güz mevsiminde) sürülerek açığa çıkartılır, 3–4 cm uzunlukta parçalanır ve 60 °C’de kurutularak paketlenir.
Drog Yaprak Verimi:
Normal bakım koşullarında, bir dekar Atropa tarlasından elde edilen kuru yaprak verimi:
1.yıl: 100 kg,
2.yıl: 200 kg,
3.yıl: 300 kg’ın üzerindedir.
Ege Bölgesi koşullarında Atropa’dan dekar başına 3,2 ton kadar yaş herba verimi, 520 kg kadar kuru herba verimi, 335 kg kadar kuru yaprak verimi ve %0,5–0,6 arasında alkaloit oranı elde edilmiştir (Ceylan vd., 1987).
In Vitro Saçak Kök Kültürü ile Alkaloit Üretimi:
Solanaceae üyelerinde bulunan, tıbbi değeri çok yüksek olan alkaloitler (ör., atropin, skopolamin, hiyosiyamin, vb.), in vitro şartlarda saçak kök kültürü ile elde edilebilmektedir. Bu amaçla, saçak kök oluşumuna neden olan Agrobacterium rhizogenes bakterisinin özel suşları veya ırkları kullanılmaktadır. Saçak köklerin tercih edilmesinin en önemli nedeni, hızlı ve stabil kök büyümesi sayesinde yüksek verimlilikte ve kalitede metabolit üretimine izin vermesidir.
In vitro koşullarda sıcaklık, ışık, mineraller, çalkalama hızı gibi fiziksel şartlarda yapılan değişimler de sekonder metabolit üretimini artırıcı etkilerde bulunmaktadır. Endüstriyel kapasitede metabolit üretiminde biyoreaktörlerden faydalanılmaktadır (Bkz. Şekil 8.4).